19 Ekim 2015 Pazartesi



Ekim ayının 14’ü ve 18’i arasında Hasköy’de ki, Eski Şapka Fabrikası'nda gerçekleşen İstanbul Design Week, biz  sanat severlerin ilgi odağı oldu. Bu sene bünyesinde birçok farklı ırktan tasarımcıya yer veren Design Week’de İskandinav, Balkan vb ırklardan tasarımcılar yer alıyordu.

Geçtiğimiz aylarda Turizm bakanlığının da içinde olduğu İstanbul Temalı Hediyelik Eşya yarışmasının finalistlerine de Design Week'de yer verildi. Bunlardan biri de ‘’İstanbul is a Beautiful City’’ projemle bendim. Böyle güzel ve değerli bir organizasyonun içinde bulunmak beni tabi ki çok onurlandırdı. 

Design Week’de ki her tasarımın tek tek altında yatan bir hikayesinin olması, olayın sanatsal boyutunu kuvvetlendiriyor. Verilen kataloglardan ya da yan taraflarındaki etiketleri okuyarak ürünü veya eseri incelemek gerek.


Dikkatimi çekenlerden sadece birkaçını sizlerle paylaşabildim. Şimdi biraz tasarımlardan ve hikayelerinden bahsedelim.



Mekana girişte dikkatimizi ilk çeken tasarımlar, Balkan tasarımcılara ait
YOUNG BALKAN DESIGNERS 2015


Mimar Emna Rached Karanfil, Design Week köşesindeki tasarımlarını "İskandinav tarzın, oryantalist bir biçimde yeniden ele alınması" olarak tanımlıyor. Bununla birlikte, her tasarımının da arkasında yatan bir hikayesi var.

Renklerini doğadaki bitkilerden alan Johanna Riplinger tasarımları... Kıyafetler tamamen naturel malzemelerle boyanmış ve üretilmiş bu yüzden renk skalası dar ve soft.



Bitkilerin kumaş üzerine konulup, renklerinin kumaşa aktarılması tekniği ile ortaya çıkan bir kumaş...
Design by Johanna Riplinger


Deri aksesuarlar. Design by Jana Keller



Deri aksesuarlar. Design by Jana Keller









12 Ekim 2015 Pazartesi

Lobbyler İçin Beklentiler Çoğaldı.


Lobby diye nitelendirdiğimiz giriş holleri, her otelde, her büyük kurum ve kuruluşlarda, mekânsal organizasyon gereği mutlaka olması gereken alanlardan biri. Hatta o kadar yaygın ki ister istemez oluşan bir biçimlenme.
Günümüzde lobbylerin tasarımı üzerinde daha çok düşünülüp farklı konseptler geliştirilmekte.
Giriş holü olarak mekanın ilk izlenimini aldığımız lobbyler artık farklı işlevsellikler kazanarak lounge ismini aldı.
Cafe-bar kısmıyla, oturma alanlarıyla, tv üniteleriyle, dikey bahçeleriyle ve bunlar gibi birçok özellik ve işlev parametresiyle birlikte sıradan lobby anlayışından çok çok daha farklı artık her şey.
Tabi ki tüm mekanlar bu devinime ayak uyduramıyor. İşin büyük bir kısmı bu konuda biz mimarlara düşüyor. Konsept geliştirme, işlev şeması, ürün seçimi, kurumsal kimlik ve daha nicesi, mekan kalitesine artı olarak  geri dönüş sağlıyor. Bu saydıklarımın özellikle lobbylerde de dikkate alınması çok önemli çünkü mekan hakkında bize ilk tüyoyu veren her zaman giriş holleri oluyor.
Peki bir giriş holünde bizleri neler beklemeli?
Yaratıcılığın, araştırmanın ve düşünmenin sonu olmayacağı için aklıma gelen birkaç başlığı sizlerle paylaşayım.
Girer girmez ne göreceğimiz çok önemli bu yüzden form, doku ve renk iyi çözümlenmiş olmalı.
Mekânsal organizasyonun iyi ayarlanıp tefriş elmanlarının seçimine özen gösterilmeli.
İşlev şeması çıkartılıp ekstra işlevler eklenerek mekanda fark yaratılmalı.
Kurumsal kimlik önemsenip kurumu yada kuruluşu yansıtır bir mekan oluşturulmalı.















Kültürün, Mimari Biçimlenişte Etkisi